Galatasaray Tablet Piyasasına Giriyor.!

Galatasaray Tablet Piyasasına Giriyor

Galatasaray Tablet Piyasasına Giriyor

Özellikle gelişmekte olan piyasalarda etkin olan ve dünyada 31 ülkede faaliyet gösteren donanım şirketi HCL Infosystems, Mart ayında HCL ME tablet bilgisayarlarıyla Türkiye piyasasına giriş yapmıştı.
Galatasaray, bugün Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena’da yapılan imza töreniyle Hintli firmayla sponsorluk anlaşması imzaladı. Anlaşmadan kulübün kasasına 1 milyon Euro girmesi bekleniyor.
Galatasaray’ın Nikon ile sona eren sözleşmesinin ardından anlaştığı HCL Infosystems, kulübün 17′inci sponsoru olma özelliğini taşıyor.
Galatasay, sponsorluk anlaşması kapsamında tablet bilgisayar piyasasına da girecek.
Toplam 7 tablet modeline sahip olan HCL’nin öne çıkan modeli Me G1, 9,7 inç ekran, 1,2 Ghz hızında çift çekirdekli işlemci, 1 GB RAM, 16 GB dahili hafıza ve ön ile arka panellerinde sırasıyla 0.3 ve 2 megapiksel kameraya sahip.
Cihaz, Android 4.1 (Jelly Bean) işletim sistemiyle çalışıyor
Unknown Devam�n� Oku 2 Ağustos 2013 Cuma Yorum Yok

Bilgisayarın İcadı

Bilgisayarın İcadı
İnsanoğlunun ilk hesap makinesi abaküstür ve abaküse benzeyen ilk araçlar bundan 3,000 sene önce kullanılmıştır. Otomatik hareketlerden yararlanan ilk toplama makinesini Blaise Pascal geliştirmiştir. Pascal bu makineyi tasarlarken, bir tarafa doğru döndürülen dişli çarkların hareketinden faydalanmıştır. Daha sonra Leibniz aynı prensiple çarpma işlemi de yapabilen bir makine daha geliştirmiştir.
Hesaplamada elektronik sistemin öncüsü İngiliz bilim adamı Charles Babbage’dir. Babbage’nin Analitik Motor adını verdiği cihaz, belli bir programlama içinde hesapları otomatik olarak yapabilmekteydi.
Gerçek anlamda bilgisayarlar, 1941 yılında Berlin’de Kondrad Zuse tarafından geliştirilmiştir. Onun yaptığı bilgisayar, elektron lambalarından oluşuyordu ve aynı yıllarda Business Machines Corporation adlı firmanın yaptığı otomatik bilgisayardan çok daha hızlı çalışıyordu.
1946′da, Amerikalı J. Presper Erchert ve Jn W. Mauchly, yüksek işlem hızına sahip tam elektronik ilk sayısal bilgisayarı geliştirdiler. 17.500 civarında elektron tüpü, 1.500 röle, 70.000 direnç ve 10.000 kondansatörden oluşmuş 30 ton ağırlığındaki bu dev makine, on haneli 5.000 sayıyı bir saniye içinde toplayabiliyordu.
Sonraki yıllarda inanılmaz bir süratle geliştirilen bilgisayarlar, bilgiyi çabuk ve doğru bir şekilde işleme ve saklama özellikleri nedeniyle, kısa sürede günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldiler. Bilgi üretimi ve dolaşımı hızlandı. Bu gelişmeler sayesinde, bir toplumun bütün bireylerinin bilgiye kolayca ulaşmaları ve onu tüketmeleri mümkün oldu.
Bilgi toplumunun oluşumunu hızlandıran bu gelişmelerin yanı sıra, basımevlerinden uzay gemilerine kadar hemen bütün makine ve araçların kontrolünü de bilgisayarlar üstlenmeye başladı. Böylece insanlar uzun süre alan ve oldukça karmaşık olan yorucu ve bıktırıcı işlerden kurtuldular.
Unknown Devam�n� Oku 25 Haziran 2013 Salı Yorum Yok

Çağatay Ulusoy hakkında şok sözler!





Çağatay Ulusoy hakkında şok sözler!

Deneyimli magazinci Kenan Erçetingöz'ün programına katılan başarılı oyuncudan Çağatay Ulusoy hakkında şaşırtan açıklama!
Ulusoy hakkında şok sözler!

Usta magazinci Kenan Erçetingöz’ün hazırlayıp sunduğu Yüz Yüze programına konuk olan genç model ve oyuncu Barış Murat Yağcı, son dönemin popüler isimleri arasında üst sıralarda yer alan Çağatay Ulusoy hakkında şok açıklamalarda bulundu.
Artık ilk 10'da bile değil!

Adını Feriha Koydum Emir'in Yolu” dizisiyle çıtayı oldukça yükselttiğini ve hatta Kıvanç TatlıtuğKenan İmirzalıoğlu gibi ünlü ve yakışıklı isimlerden sonra geldiğini söyleyen Yağcı, son zamanlarda olanlardan dolayı artık ilk 10′a bile giremediğini söyledi.
Pişmanlık yaşamıştı

Uyuşturucu operasyonunda gözaltına alınan Çağatay Ulusoy, büyük pişmanlık yaşamıştı.
Tepkisi ne olacak?
Bakalım Yağcı'nın bu iddiaları karşısında Çağatay Ulusoy sessizliğini koruyacak mı? Yoksa karşı bir açıklama gelecek mi...
Yağcı kimdir?

Barış Murat Yağcı 21 Ocak tarihinde İzmir Alaçatı'da doğdu. İzmir'de İzmir Özel Türk Koleji'nde okumuştur. İstanbulda ise liseyi Şehremini Lisesi ve üniversiteyi Bahçeşehir Üniversitesi'nde okumuştur. Şu anda istanbul'da yaşıyor.

10 sene profesyonel basketbol oynadı. Bahçeşehir Üniversitesi'nde eğitimine devam ediyor. Profesyonel anlamda fitness eğitmenliği ve yaşam koçluğu yapıyor, aynı zamanda modellik ve oyunculuk yapıyor. Çocukken oyunculuk ve modellik aklının ucundan bile geçmezken spora eğilimi sayesinde iyi bir sporcu olabilmenin ilk adımlarını attı. Birçok spor branşı ile ilgilendi; voleybol, atletizm, masa tenisi, yüzme gibi. Ama en büyük hazzı basketboldan aldı. İzmir'de basketbola İzmirspor'da başladı.

2002-2003 sezonunda Efes Pilsen Spor Kulübü'nden gelen teklif hayatının dönüm noktası oldu. Daha sonra birçok kulüpte basketbol oynadı ve üniversite takımındada bahçeşehir üniversitesi olarak yurt dışında önemli başarılar elde etti.

10 yıl basketbol oynadıktan sonra 4 sene önce geçirdiği aşil tendonu sakatlığından sonra basketbolu bırakmak zorunda kaldı. Daha sonra modellik yapmaya başladı ve Best Model of Turkey yarışmasında Best Fotomodel seçildi ve artık yavaş yavaş tanınan biri olmaya başladı. Birçok canlı yayına çıktı, bunun yanında dergi ve gazete röpörtajları defile ve fotoğraf çekimleri yaptı. Şuan oyunculuk eğitimi almakta ve fitness eğitmenliği yapmaktadır.


Unknown Devam�n� Oku Yorum Yok

Doksanlar Dizisi Yarın

Doksanlar Dizisi Başlıyor Doksanlar 26 Haziran Çarşamba


Doksanlar dizisi izle.Doksanlar dizisi ne zaman başlıyor? Doksanlar dizisi fragman tarihi.İşte Doksanlar dizisi hakkında bilgiler.

Doksanlar 26 Haziran Çarşamba günü atv’de

Hikaye, 1990 yılının yaz aylarında başlar.İşini bilmeyen memur Bekir ve müteahhit Nuri Tuncay kardeşler, babalarına ait bir arsa yüzünden bir kaç yıl önce birbirlerine küsmüşlerdir.İki ailenin reisleri ve eşleri bu küslükten dolayı birbirleriyle konuşmamaktadırlar.Bekir’in liseye giden Özlem ve ilkokul öğrencisi Zeynep, Nuri’nin ise biri nişanlanmak üzere olan Mustafa, lise öğrencisi Emre ve ilkokula giden Gökhan adında üç oğlu vardır.

Yapımcı ve senarist Birol Güven'in Seksenler'den sonra hazırladığı, “Sokakta oynayan son çocukların dizisi” “Doksanlar”; Türkiye’nin 1990’lı yıllarını, sıradan bir mahalle ve o mahallede yaşayan sıradan insanlar üzerinden anlatan dizi 26 Haziran Çarşamba günü atv’de başlıyor.

atv ekranlarında yayınlanacak olan Doksanlar dizisinin çekimleri başladı. 90'lı yılları anlatacak olan dizide kullanılan eşyalarda şimdiden ilgi çekmeye başladı.

Birol Güven'in yapımcılığını yaptığı Doksanlar dizisinin kadrosunda Zeynep Anıl Tandıran, Erkan Köse, Açelya Akkoyun, Beste Bereket, Derya Şensoy, Gamze Özalan, Esra Dermancıoğlu, Pelin Öztekin, Hande Soral, Deniz Oral, Arif Erkin Güzelbeyoğlu, Ümir Erdim ve Renan Bilek rol alacak
Unknown Devam�n� Oku Yorum Yok

Facebook Zararları Video



Ruh Sağlığınıza Dikkat Edin...
Bir İngiliz uzman, internetteki sosyal ağların bireylerin ruh sağlığı açısından zararlı olabileceği uyarısında bulundu.

Dr. Aric Sigman, aslında Facebook gibi sitelerin insanların sosyal yaşamının zenginleştirilmesi ve insanların birbirlerine yaklaştırılması amacıyla yola çıktığını belirterek, “Ancak bu sitelerde sosyalleşmeye alışan insanların gerçek sosyal ilişkilerinden ve yüz yüze iletişimden uzak kalmaları çeşitli biyolojik etkiler yaratabilir” ifadesini kullandı.Aman aileler duymasın! Yapılan araştırmalar, Facebook'un öğrencilere zarar verdiğini iddia ediyor...

Yapılan çalışmaların, bilgisayar önünde oturarak sosyalleşmenin genlerin çalışma biçimini değiştirebileceğini, bağışıklık sisteminin tepkilerini etkileyebileceğini, hormon seviyelerini değiştirebileceğini, damar sisteminin fonksiyonlarını bozabileceğini ve kişinin ruh halini bozabileceğini gösterdiğini kaydeden Sigman, “Bütün bunlar da kişinin kanser, kalp krizi, beyin kanaması ve bunama gibi ciddi sağlık riskleriyle karşı karşıya kalmasına yol açabilir” dedi.Dr. Sigman’ın uyarıları İngiltere Biyoloji Enstitüsü’nün yayımladığı Biologist adlı tıp Dergisi’nin son sayısında yer aldı.

ABD'nin Ohio devlet üniversitesinde yapılan bir araştırma, Facebook ve benzeri sosyal ağ sitelerine fazla ilgi gösteren öğrencilerin notlarında düşüş meydana geldiğini ortaya koydu. Araştırmayı yapan üniversitesi görevlisi Aryn Karpinski; "Facebook'un düşük notlara veya daha az ders çalışmaya yol açtığını söyleyemeyiz fakat aralarında bir bağlantı olduğu gerçek" şeklinde politik ir açıklama yaptı. Sosyal ağ sitelerinde en çok vakit geçiren öğrencilerin ise özelikle bilişim konularında eğitim alanlar olduğu da açıklandı.

Yapılan araştırma üniversite öğrencilerinin %79'unun Facebook'a üye olduğu ve hemen hemen her gün siteye giriş yaptıklarını gösterdi. Araştırmayı yapan uzmanlar Facebook'un öğrencilerin ilgisini biraz fazla çektiğini ve öğrencilerin Facebook'ta geçirdikleri zamanı arttırarak, ders çalışmaya ayırdıkları zamanı azalttıklarını söylediler. Bu konuyla ilgili de politik konuşmayı tercih eden Karpinski; "Eğer Facebook olmasaydı bu çocuklar belki de başka sebeplerden dolayı derse daha az vakit ayırıp, daha düşük not alacaklardı. Bu kişilik yapısı ile ilgili de olabilir" dedi.
Henüz 23 yaşında olan Mark Zuckerberg`in başımıza musallat ettiği Facebook debdebe içinde büyüyor. Günde yaklaşık 250 bin yeni üye edinen site, Zuckerberg`in bu yaşta CEO olmasını sağladı ve 45 milyona ulaşan kullanıcı sayısıyla internetin yeni gözbebeği haline geldi. Microsoft, Google ve Yahoo gibi devasa şirketler Facebook`a ortak olmak için birbiriyle yarışıyorlar.
Olan biten aslında tüm diğer sosyal networking siteleriyle aynı. Arkadaş ekle, mesajlaş, çiçek gönder, beraber oyun oyna vesaire… 2002`de Friendster isimli arkadaşlık sitesi vardı, sonra 2003`te Yonja, 2004`te 80630 ve MySpace, geçen yıl da Sosyomat patladı. Şimdi Facebook gündemde. Aşağı yukarı her bir buçuk yılda bir yeni bir sosyal networking modası çıkıyor. Facebook da bunlardan biri.
Sitenin özelliği herkesin gerçek ismiyle kayıt olması. Yani takma adlar burada yok. Ad ve soyadı formatında istediğiniz kişiyi aratabiliyorsunuz. Siz de kimliğinizdeki isminizle varsınız. Dolayısıyla arkadaşlarınızı arayıp buluyor, sonra da listenize ekliyorsunuz. Soyadlarını hatırlayabilirseniz kreşteki arkadaşlarınızı bile bulmanız olası. Zamanla arkadaşların listeleri taranıp sanki orada açık ve net olarak belirtilmemiş gibi “Sen de Gülşen`in arkadaşı mısın, aaa! Ben Nevzat.” diyerek şansınızı deniyorsunuz. Buradan gerisi ise bilindik.
“Merhaba, bu güzel fotoğrafı görünce selam vermeden geçmek istemedim” veya “Biliyor musun ben de DJ Tiesto`ya bayılıyorum” gibisinden saltolar uzayıp gidebiliyor. Facebook`un farkı detaylara çok önem verilmiş olması ve bağlayıcılığı. İlgilenmeniz gereken o kadar çok detay, oyun ve uygulama var ki üstüne para alsanız yeridir. Peki Facebook çılgınlığının size geri dönüşü ne oluyor? Dikkat etmeniz gereken birçok ayrıntı var.
Kimlik hırsızlığıFacebook`a gerçek isim ve soyadınızla kayıt oluyorsunuz. Kimse sizi buna zorlamıyor ama işleyiş bu şekilde. Gerçek isminizle girmezseniz, insanlara kim olduğunuzu anlatmanız ayrı bir mesele. Gerçek isminiz, soyadınız, doğum tarihiniz, doğum yeriniz, telefon numaranız, mail adresiniz gibi bilgileri Facebook`a girdikten sonra tüm internet alemine “Buyurun bunları çalın, beni bir güzel dolandırın” demiş gibi oluyorsunuz. Zira bu bilgiler gizlenebilse de çoğu kullanıcı bunu nasıl yapacağını bilmiyor ve çözemiyor. Çünkü sitenin ayarlar kısmı çok kompleks. Tek bir ayar penceresi yok. Her ayar için ayrı bir sayfaya tıklamak gerekiyor.
Ayrıca kullanıcılar bir diğer kullanıcının hobilerini, hoşlandığı şeyleri, hoşlanmadıklarını, çalıştığı iş yerlerini ve fotoğraflarını tek tıklamayla görebiliyor. Arkadaş listenizden birinden anne kızlık soyadınızı da öğrenen birisi ocağınıza incir ağacı dikebilir. Hangi banka hesabını kullandığınızı bilen biri bütün gerekli bilgileri oradan edinerek kredi kartınızı kendi adresine bile göndertebilir.
Dahası birilerine sizin kimliğinizi kullanarak tehdit mailleri atıp internet hesaplarınızın şifrelerini de çalabilirler. Tüm bilgilerinizle yeni bir hesap açıp, tüm arkadaşlarınızı ekleyerek kendisini siz gibi tanıtabilecek insanlar var.
Facebook`ta sadece 2007`nin ilk altı ayında 40 bin kimlik hırsızlığı olayı yaşandı. Sadece bu kimlik hırsızlıklarıyla üç milyon dolar civarında para cebe indirilmiş. Üstelik ilk altı ayda Facebook`un kullanıcı sayısının şu andakinden çok çok daha az olduğunu tahmin edersiniz.

Bağımlılık yapıyor
Facebook hayatınıza yeni bir iş olarak giriyor. Sizden kendisine vakit ayırmanızı, hatta onun için çalışmanızı istiyor. Kronik bir şekilde çeşitli periyotlarla, işte ve evde Facebook`a girerek ne olmuş ne bitmiş kontrol etmek zorundasınız. Bundan kaçamıyorsunuz. Sitesi size sürekli mesajlar gönderiyor. “Biri arkadaş olmak istiyor, film izlemeye davet etti, mesaj kutuna bir şeyler yazdı, yeni fotoğraf ekledi” gibisinden mesajlarla her gün siteye çağrılıyorsunuz. Sadece beş dakikalığına kontrol için girdiğinizde saatler çoktan akıp gitmiş oluyor. Bundan dolayı uzmanlar Facebook`u “sanal kokain” olarak tanımlıyorlar.
Peninsula isimli bir şirketin yaptığı araştırmanın sonuçları ise hayli şaşırtıcı. Araştırmada İngiltereli çalışanların Facebook`ta geçirdikleri zaman dolayısıyla ayda 233 milyon saatlik bir işgücü kaybı yaşandığı ortaya çıkarılmış. Avustralya`da ise Facebook nedeniyle yıllık dört milyar dolar civarında zarar ediliyor. Bu nedenle Avustralya`da 3500 şirkette Facebook engellendi ve bu şirketlerin sayısı giderek artıyor.
Unknown Devam�n� Oku 24 Haziran 2013 Pazartesi Yorum Yok

Alex De Souza Fotbol Hayatı












ALEX DE SOUZA

Alex, tam adıyla Alessandro De Souza, 14 Eylül 1977'de Coritiba'da dünyaya geldi. Doğumundan bir hafta önce ülkede büyük bir coşkuyla kutlanan Bağımsızlık Günü'nün heyecanı bitmeden, Souza ailesi bir mutluluğu daha dünyaya gözlerini yeni açan oğulları ile yaşadı.

Brezilya'nın güneyinde Parana eyaletinin başkenti olan Coritiba'da dünyaya gelen minik Alexandro'nun hayatı da yaşıtları, kendisinden büyük vatandaşları ya da kendisinden sonra doğanlardan çok farklı değildi. Uzun ve muhteşem güzellikteki Brezilya sahillerinde diğer tüm akranları gibi kum ve top, gün içinde uykudan sonra Alex'in en fazla vaktini alan iki candan arkadaşıydı.

Doğduğu kent olan Coritiba; Sao Paulo ve Rio de Jenairo gibi ülkenin sayılı iki şehrinin hemen altında olmasına rapmen oralara göre oldukça sakindi. Alex de yapı olarak sakin, fazla etliye sütlüye karışmayan örnek bir çocuktu. Böyle bir ortamda yetişen minik Alex'in futboldaki yeteneği ise her geçen gün büyüyordu.


Babasına rağmen futbolcu oldu

Alex, birçok arkadaşı gibi doğduğu yer olan Coritiba'nın alt yapısında profesyonelliğe gidecek yolda ilk adımlarını atmaya başladı. Ve futbola yıldız kategorisine yükseltecek olan kader önüne ilk önemli fırsatı 9 yaşında çıkarttı.

Alex'in mahalledeki en iyi arkadaşı Silvio, ona Coritiba'nın alt yapısında birlikte oynayabileceklerini söyledi. Artık Alex'in gözü hiç birşey görmüyordu. O da hayranlık duyduğu Zicove Romario gibi yıldız bir futbolcu olabilecekti. Ancak otoriter bir kişi olan babası Adenir, oğlunun futbol oynamasına izin vermiyordu. Onu okutmak ve iyi bir meslek sahibi yapmak amacındaydı. Alex'in futbolcu olma fikrini babasına kabul ettirebilmesi için ona çok iyi bir futbolcu olduğunu ispatlaması gerekiyordu.

Alex yeteneğini gösterme yolunda pek çok zorlukla karşılaştı. Çünkü Coritiba'nın futbolcu adayları çok fazlaydı. Seçmeşerde Alex'in üstün yeteneklerini ancak 10 dakikalık bir süre içinde göstermesi gerekiyordu.

İlk hocası "Profesör" lakaplı bir teknik direktördü. Alex'in yeteneklerini ilk keşfeden de o oldu. Profesör, Alex ile özel olarak ilgilenilmesi gerektiğininin ve antremanları hiç aksatmamasının şart olduğunun farkındaydı. Ama baba baskısı nedeniyle Alex idmanlara ancak gizlice geliyor, bazen de çalışmaları kaçırıyordu. Bunun üzerine devreye giren, Profesör, bir gün Alex'in evine giderek babasıyla özel olarak görüştü ve kendisine oğlunu çok iyi bir futbol kariyerinin beklediğini, dünya çapında bir oyuncu olabileceğini söyledi. Alex'e destek olmasını istedi. Profesör'e göre Alex, byüük bir yetenek ve işlenmemiş bir madendi. Bu sözler Sambası'nın babasını yumuşattı ve gereken izin çıktı.


Futbolcu annenin oğlu

Futbolla yatıp futbolla kalkan bir ülkenin vatandaşı olan Alex'in yine de akranlarına göre önemli bir avantajı vardı. Hem babası hem de dayısı futbolla iç içeydi ve amatör olarak sahada top koşturuyordu. Doğduğu yerde futbol o kadar çok seviliyordu ki bir bayan takımı bile vardı. Ve daha da enteresanı Alex'in annesi Leni, bu bayan takımının golcüsüydü (Cordelia'nın notu: Kız halaya oğlan dayıya derler, Alex direk anneye çekmiş ). Hatta Sambacı'nın annesi hamileliğinin ilk dönemlerinde bile zaman zaman futbol oynadığı için Alex daha dünyaya gözlerini açmadan kendisini futbol arenasında bulmuştu bile! Alex'e göre hem babası, hem de dayısı profesyonel futbolcu olabilecek kadar iyi oyunculardı. Ancek babasının kendi aile sorumlulukları ön plana geldi ve futboldan uzaklaştı. Dayısı ise Alex'in dedesinin ölümünün ardından 7 kardeşin en büyüğü olarak ağır bir yükün altına giriyor ve o da futboldan tamamen kopuyordu.


Milli formayla 15'inde tanıştı

Brezilya'nın önemli futbolcularından olan Alex, milli formayı 66 kez giydi. Henüz 29 yaşında olan Sambacı, milli takım havasını daha 15 yaşında solumaya başladı. Haziran 1992'de 17 Yaş Altı Milli Takımı'na seçildi ama sakatlanınca oynayamadı. Sonraki yıllarda alt kademelerde 19 kez Mavi-Sarılı formayı giyen Alex, 45 kez de A Milli oldu. Milli Takımı'da Romario, Rivaldo, Ronaldo, Roberto Carlos, Ronaldinho gibi tüm dünyanın yakından tanıdığı isimlerle dostluk kurdu. 1995'te profesyonel olan Alex, A Milli takım formasıyla 1999'da Kupa Amerika, Genç Milli Takım'la da 2000'de Pre-Olimpik Şampiyonluğu yaşadı. Ancak 2002'deki Dünya Kupası kadrosunda yer alamadı.


Alexotan Yakıştırması

Futbola Coritiba'da başlayan Alex'in, 1996 Toulon Turnuvası'ndan sonra piyasası arttı. 1997 yılının devre arasında Palmeiras'a transfer oldu. Burada önemli başarılar yaşarken spor yazarları Alex için ikiye ayrılmıştı. Kimileri "Brezilya'nın aradığı 10 numara" diyordu. Kimisi de durağan ve pek de hırslı görünmeyen yapısıyla günün futboluna uymadığını ileri sürüyordu. Hatta lakap da bulmuşlardı. Oyun içinde uzun süre kendisini gizlediğği ve kararsız futbol sergilediği için ona "Lexotan" uyku hapından esinlenerek Alexotan lakabı takılmıştı. Ama zaman geçtikçe onu eleştirenler bile Alex gerçeğini kabul etmişti.


En kötü günlerini Parma'da yaşadı

Palmeiras'tan sonra Flamingo ve Cruzeiro forması giyen Alex'e Avrupa'dan ilk teklif Parma'dan geldi. 2000-01'de Avrupa'ya açıldı. Ancak macerası kısa sürdü. Daha ilk idmanda Teknik Direktör Malesani'nin planında olmadığını anladı. O gece uyuyamadı. "Ben buraya neden geldim?" diye düşündü ve kararını verdi. Parma'dan hemen ayrılacaktı. Sonunda Brezilya'nın en ünlü kulüplerinden Flamengo'ya kiralandı. Ama "Avrupa'da başarılı olamadı" damgası yiyerek geldiği yeni takımında bu psikoloji ile takıma bile giremedi. Tekrar Cruizero'ya döndü ve burada kendine geldi. 2004'te de Fenerbehçeli oldu.


Çocukluk aşkıyla nikah

Futbola başlarken idol olarak Zico'yu seçen Alex, Brezilya Milli Takımı'nın oyuncusu olunca ikinci büyük hayalini de gerçekleştirdi. 1999'da Kupa Amerika'da şampiyonluğa ulaşan Sambası, çocukluk aşkı ile nikah masasına oturdu. Diane ile küçük yaşta başlayan arkadaşlıkları 2000'de ömür boyu ayrılmamak üzere birleşti. 23 Aralık 1999'da nişan yapan genç çift, 9 Mart 2000'de evlendi, 29 Haziran 2000'de ise kilisede nikah yaptı. Genç çiftin mutluluklarını 25 Nisan 2004'te dünyaya gelen Maria Eduarda perçinledi. Minik yavru, Alex ve Diane çiftinin evlerinin neşesi, yaşamlarının rengi oldu.


Frikik mühendisi

Alex de Souza, futbol hayatı boyunca 250'ye yakın gol attı. Bunların çoğunda da kalecileri frikik atışlarıyla avladı. Transfer olduğu ilk sezon Fenerbahçe formasıyla attığı 29 golün yaklaşık yarısını ölü toplara hayat vererek kaydetti. Geçtiğimiz sezon Diyarbakır ve Kayserispor ağlarına gönderdiğ füzeler, frikikteki ustalığını bir kez daha ortaya koydu. Samsunspor'a attığı rövaşata ise Alex'in en estetik gollerinden biri olarak hem tribündeki onbinlerin, hem de televizyonlardan izleyen milyonların gözlerinin pasını silen nitelikteydi. Sambacı'nın kaydettiği her gol, jenerikleri süsleyecek güzellikte.


Sambanın fanatiği

Brezilyalı Alex'in, ülkesinin müziğinden, kültüründen etkilenmemesi mümkün mü? Fenerbahçemizin yıldız oyuncusu bu nedenle en çok Samba müziği dinliyor. Ülkesinin ünlü oyuncularının filmlerini izlemeye bayılıyor.

Sevdiği müzik: Samba.. Saatlerce Bethcarmalho ve Zeco Pagodinho dinler.
Sevdiği artistler: Antonio Faguntes, Arlete Sales
Tv'de favorileri: Futbol ve dizi filmler
Parfümü: Calvin Clein
En sevdiği yemek: Siyah fasülye, balık, et yemekleri, İstanbul'a geldikten sonra döner..
Arabası: Chrysler
Beğendiği Film: Macera ve doğa ile ilgili filmler
Hobileri: Salon futbolu eğlenceli geldiği için oynamayı sever. NBA maçlarını izler. Jason Kidd hayranı.
Batıl inancı: 10 numaranın uğuruna inanır, sahaya sağ ayakla çıkar.
Unknown Devam�n� Oku 20 Haziran 2013 Perşembe Yorum Yok

"AİHM'e kadar gideriz

         
                                                                           
Ünay Aysal'dan çok sert açıklama...

Ünay Aysal'dan çok sert açıklama...
Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, TFF'nin yabancı kontenjanı hakkındaki kararıyla alakalı çok sert açıklamalar yaptı.

TFF’nin 2013-2014 sezonu için almış olduğu 6+0+4 kararının ardından Süper Lig kulüplerinden Federasyon'a tepki yağarken, Galatasaray Başkanı Ünal Aysal bu kararından ötürü TFF’yi topa tuttu.

İşte Galatasaray Başkanı Ünal Aysal’ın AMK aracılığıyla TFF’nin yabancı kontenjanı kararı hakkında yapmış olduğu açıklama:

”TFF’nin yabancı sınırlaması ile ilgili tutumu, Türk futbolunun ileri gitmesini engellemek adına atılmış bir adımdır. TFF’nin göreve gelirken belli olan misyonunu geçtiğimiz iki sezon boyunca gördük. Süreçte hiç şaşırmadık. Son kararla birlikte vizyonunun da aynı sığlıkta olduğunu görmekteyiz. Ve ne yazık ki yine şaşırmıyoruz. TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in genel kurulda herkese izlettiği barkovizyon gösterisinin neredeyse yarısı G.Saray’ın yıldız futbolcularıyla ya da başarılarıyla dolu. Konuşmasında da G.Saray Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynadı diyor. Peki TFF’nin övündüğü bu durumda kendilerinin hiç payı var mı? Bu soruyu biraz kendilerine sormaları gerekiyor.

Kulüpler Birliği’nden 17 takımın imzasını taşıyan taslak çalışması çıkıyor. Ve TFF bunu ciddiye bile almıyor. Peki o zaman soruyorum siz hangi kulüplerin federasyonusunuz? Hadi onu da geçtim, o zaman Kulüpler Birliği niye var? TFF yönetimi kendi arasında tartışmış! Kimle, hangi yöneticiyle, hangi vizyonla? İçlerinde Yıldırım Demirören dışında büyük kulüp tecrübesi olan başka bir yönetici var mı? Türk futbolu böyle yönetilmeyi haketmiyor!

Yabancı kararı için AİHM’e kadar gideceğiz. Bizi kendi dar ve sığ vizyonlarına çekemeyecekler! G.Saray öndeyse ‘onu da yanımıza çekelim, lokal mecramızda yarışalım’ diye düşünenler o koltukta oturmamaları gerekiyor. ‘Yaptım oldu’ demekle olmuyor. TFF nereyi ve kimleri yönettiğini bir kez daha gözden geçirmeli. G.Saray’ı da başka kulüplerle karıştırmamalı."
Unknown Devam�n� Oku 19 Haziran 2013 Çarşamba Yorum Yok

Meireles'e talip var

Fenerbahçe’nin Portekizli yıldızı Raul Meireles’e iki dev kulüp kancayı taktı
Fenerbahçe’nin Portekizli yıldızı Raul Meireles’e iki dev kulüp kancayı taktı


Fransa 1. Ligi’nin yeni takımı Monaco ile İngiltere’nin köklü takımı Liverpool, Meireles’i kadrosuna dahil etmek istiyor. Meireles’in menajeriyle bağlantı kuran Fransız ve İngiliz ekibinin yöneticileri, oyuncuyu ikna etmeleri halinde Fenerbahçe ile masaya oturmaya hazırlanıyor.

Monaco’nun 10 milyon Euro bonservis bedelini gözden çıkardığı, Liverpool’un da bu rakama yakın bir noktada olduğu bildirildi. Sarı-lacivertliler, Raul Meireles’e resmi teklif geldikten sonra yönetim kurulunda transfer için son kararını verecek.
Unknown Devam�n� Oku Yorum Yok

Google hakkında ilginç gerçekler

 Google hakkında ilginç gerçekler


doodle1

Google, kesinlikle sıradan bir şirket değil. Açıkçası olmaya da çalışmıyordu. Belki de, 80'lerde başlayan akıma kendisini fazlasıyla kaptırmıştı. Öyle ya da böyle; Google tahmin ettiğinizden daha uçuk bir şirket olabilir.

Firma hakkında bilmediğiniz pek çok gerçek bulunuyor. Açık söylemek gerekirse, bunları öğrendikten sonra Google'a bakış açınız değişebilir. Çünkü çoğu pek normal değil.




Bildiğiniz gibi Google, önemli günlere özel Doodle'larıyla anasayfasını süslüyor. Senelik olarak düzenlenen bir Doodle yarışması da var. Peki, Google'ın ilk Doodle'ını biliyor musunuz?

1998 yılında, Brin ve Page, haftasonunu Nevada'da düzenlenen Burning Man festivalinde geçirdi. Yukarıda görebileceğiniz Burning Man Doodle'ı, Google'cılar tarafından tasarlanarak anasayfaya yerleştirildi. Asıl amaç, iki kafadarın ofis dışında nerede olduklarını ve sunucu 'patlamalarını' neden düzeltemediklerini kullanıcılara belirtmekti.



Google'ın ilk depolandığı alan
Ne kadar övünülebilir bilemiyoruz; ancak Google halen bir araştırma projesi halindeyken, Stanford'da sergilenen "BackRub" adlı makineye kaydedilmişti. Bilgisayarın özelliği tamamen LEGO ile kaplı olmasıydı. Bizi 1996 yılına götüren bu makinenin toplam depolama alanı 40GB idi.

Peki, bu neden? Çünkü Google'cılar 10 tane 4GB'lık sabit diski bir arada tutabilecekleri, kolay genişletilebilir ve sökülebilir bir çözüm arıyorlardı. LEGO, bu iş için biçilmiş bir kaftandı.

LEGO renkleri ile Google logosu arasında bir bağlantı olup olmadığını net olarak bilmiyoruz, ancak bir tesadüf gibi de görünmüyor.



Google'ın ilk Tweet'i
Google'ın, popüler mikro-blog servis Twitter'daki ilk Tweet'i, bilgisayar dünyasına gönül vermiş kişilerin hoşuna gidecek cinstendi. Şubat 2009'da gönderilen mesaj aynen şu şekilde: "I’m 01100110 01100101 01100101 01101100 01101001 01101110 01100111 00100000 01101100 01110101 01100011 01101011 01111001 00001010."

Binary dili ile içli dışlı olmayan kullanıcılar için bir ipucu: Google'ın anasayfasındaki bir bölüm aynen alınmış.

Cevap, "Kendimi şanslı hissediyorum" cümlesinin İngilizce varyasyonu olan "I'm feeling lucky."



Google keçi kiralıyor
Şayet Google'ın henüz ünlenememiş 1 Nisan şakalarından birsi olduğuna inanıyorsanız yanılıyorsunuz, gayet doğru okudunuz. Google, California Grazing adlı bir firmadan keçiler kiralıyor. Bunun sebebi, "Google karargahının" etrafındaki otların sayısını azaltmak ve ortalığı biraz temizlemek.

İşlem, 200 adet keçinin sürü halinde getirilmesiyle gerçekleştiriliyor. Buna kesinlikle herhangi bir yorum yapamıyoruz.



Google dillere girdi
Google sadece temiz bir Web sayfasından ibaret değil. Zira "Google" kelimesi, kendisi ve türemiş halleriyle sözlüklere girmiş durumda.

Türkçe'de, "Google'da aratmak" şeklinde kullanıyoruz; yani firma isminin sonuna bir fiil ekliyoruz. Ancak İngilizce'de Google kelimesi, başlı başına bir fiil olarak bulunuyor. "Google it" ya da "Googling" kelimelerinin tam karşılığı dilimize "Googlelamak" şeklinde geçmesine rağmen, anlamı Google'da aratmak ile aynı kalıyor.



Çalışanlar arası ayrım
Google, gerçekten de kendi içerisinde enteresan bir yapılanmaya sahip. Firma, kendi çalışanlarını genel olarak "Googler" yani "Googlecı" kelimesiyle adlandırıyor.

ABD filmlerinde illa ki rastlamışsınızdır, her kurumda bir "Yeni çocuk" kavramı vardır ve bu yeni çocuk genel olarak bir başkası gelene kadar sıkıntılı anlar yaşar. Bunun karşılığı firma içerisinde "Noogler."

Noogler'ların kafasında, tepesinde pervane bulunan rengarenk bir şapka bulunuyor. Aynı zamanda tişörtün sol göğüs bölümünde bir isimlik. Dedik ya, Google gerçekten enteresan.



Köpekçi Google
Google gerçekten tam bir köpek dostu. Yanda gördüğünüz sevimli dost Yoshka. Google Operasyonları Başkanı Urs Holzle'ye ve bütün Googleplex'e arkadaşlık ediyor. Aynı zamanda diğer üst düzey çalışanların da köpeğini ofise getirmesine izin var.

Google'ın "Köpek Sözleşmesi" doğrultusunda getirilen bazı kurallar da mevcut. Örneğin firma halılarında pislik oluşmaması ve ofis içerisinde agresif köpek çatışmalarının yaşanmaması için, idrar kesesi kuvvetli, aynı zamanda da dost canlısı köpekler daha kolay kabul görüyor.

Maalesef kediler pek hoş karşılanmıyor. Buyrun, karşınızda Google tarafından edilmiş bir cümle:

"Köpek dostlarımızla olan bağlılığımız ayrılmaz bir bütün gibi. Kedileri de seviyoruz, ancak biz bir köpek şirketiyiz. Süregelmiş bir kural olarak, ofisimizi kediler ziyaret ettiğinde açıkçası strese giriyoruz."



Google'ın ilk abur-cuburu
1999 Şubat'ına döndüğümüzde, ofise sipariş edilen ilk abur cubur (içecekler hariç), "Swedish Fish" isminde balık şekilli şekerlerdi.

Kuruculardan Brin ve Page'in belirttiği kadarıyla, bir Googler'ın, yiyecekle dolu olan ve bina içerisinde bolca bulunan "mikromutfak" odalarına ulaşmaları için 30 metreden daha fazla yürümesi gerekmiyor.

Söz konusu "yemek" ve durum da "cömert" olunca, insan ister istemez baştan çıkıyor. Googler'ları bekleyen en büyük tehlike kilo. Ancak iyi şey, firma içerisinde Google Spor Salonu da yer alıyor.

Enteresan bir bilgi daha: Firma çalışanları 2007 yılında sadece mikromutfakları kullanarak toplam 2.5 ton ev yapımı çikolata tüketmiş. Vay canına.



Yıllarca ortalanmayan logo
Google Web dünyasında sade ve klasik tasarımıyla ünlüdür. -Aslında sadece dışarıdan klasik. İçerisinde her şey var!- Google logosu, 31 Mart 2001 tarihine kadar tam anlamıyla ortalanmamıştı; anasayfa sol tarafa doğru hafif eğimliydi.

Daha da önceden -1998 yılında- Google, Yahoo tarzı ünlem işaretini tiye alıyordu.



Google'ın dinozoru
Yanlış okumadınız, Googleplex'te Stan lakaplı bir dinozor iskeleti bulunuyor.

Stan'in yanında Googleplex'te, SpaceShipOne'ın bir replikası, kocaman Android temalı modeller, pembe flamingolar, genişçe bir LEGO adam, Google renkli telefon kulübeleri ve sayıları artan top havuzları bulunuyor.

Kesin görünen bir şey var, o da yaşamın Google'da hiçbir zaman monoton olmadığı.
  
Unknown Devam�n� Oku Yorum Yok

Super Toto Süper Lig Puan Durumu

 Super Toto Süper Lig Puan Durumu
OGBMAYAVP
134218566353171
234187956391761
3341610863491458
4341413752411155
534157124845352
6341481248371150
734145155052-247
8341113104840846
934137143940-146
10341210124249-746
1134101594647-145
1234128144246-444
13341013113146-1543
1434119143644-842
1534117164153-1240
163499164350-736
1734611173551-1629
1834410203153-2222

Unknown Devam�n� Oku Yorum Yok